Çığ gibi büyüyen blog “community”sine havuç burunlu bir kardanadam selamı!
Küresel ısındığımızdan mıdır nedir, bilemedim, Kasım’ın ortasında t-shirt’lerle dolaştık, Aralık geçti/Ocak yarıladı, hala mevsim normallerinin üzerinde seyrediyoruz. Öksüren göğsü yumuşatacak bir ıhlamur gibi gökten yağacak beyaz tanelerin havanın bıçak gibi keskin yüzünü bir nebze olsun köreltmesine hasret kaldık. Zira Ankara ayazı insanın boğazını keser.
Her İstanbul görmüş gencin ömr-ü hayatında en az bir kere muhabbetine konu etmişliği vardır Ankara-İstanbul kıyaslamasını. Haliyle Ankara yerden yere vurulur bu tartışmalarda. Ne tarihin izleri vardır Ankara’da, ne dalgalarla sevişen büyük vapurlar. Ne yedi tepesi vardır Ankara’nın, ne de kartpostallık manzarası. Boğaz’a karşı rakı-balık yapamazsınız Ankara’da, gecenin bir köründe kalabalığa çarpa çarpa yürüdüğünüz sokakları da yoktur buranın. Zira gece oldu mu ne otobüs bulunur Ankara’da ne de çarpacak kalabalık bir güruh. Tramvay’ın arkasına asılarak kalabalığı yaran heyecanlı bir yolculuk yapamazsınız. Hafta sonu balık tutmak hobiniz olamaz. Bir martıya Ankara simidi yediremezsiniz. Fotoğrafını çekeceğiniz bir turistle karşılaşmazsınız Ankara’da. Metallica izleyemezsiniz kanlı canlı. Bunları yapabilmek/yaşayabilmek için -üzgünüm- İstanbul’a gitmek zorundasınız. Ankara durur yerinde. Hareketten, aşırılıktan yoksun. Kabul eder üzerine giydirilen mevsimi. Hayat akreple yelkovanı günde 24 kez öpüştüren kararlılığıyla akarken, mevsim değişir Ankara’da. Mevsimler değiştirir Ankara’yı.
Güzün kışa çaldığı bu mevsimde güzeldir Ankara. Nedeni yok bunun. Güzel duruyor. Hüzünlü bir kadın gibi bakıyor şehir. Işıklar titriyor geceleri, ürkek. Aylardır göğe bizden daha yakın duran incecik yapraklar şimdi renklerinden olmuş, hüzne boyanmış, ayaklarımızın altında. Üzerinde yağmur damlaları biriktirmiş, ıslanıp ağırlaşmış güz yaprakları artık daha çok üşüyor bu mevsimde. Gökten düşecek beyaz kristalleri bekliyor. Kara bulansın istiyor Ankara. Çünkü kar Ankara’ya çok yakışıyor.
Karlı bir Ankara’ya duyduğum özlemle 500 Days of Summer filminin soundtrack’lerinden birini iç içe geçirince insan hüzünleniyor. Ankara’ya kar yağdığı ilk gün bu şarkıyı dinleyip, bu yazıyı okuyacağım. Siz de öyle yapın.
The Temper Trap – Sweet Disposition
Karlı günler herkese.
Cuckoo Cocoon
Bu filmi de bi ben izlemedim sanırım :/
ReplyDeleteÇok şey kaçırıyorsun.
ReplyDelete